TBMM Başkanlığı’nın, TBMM Genel Kurulu’nda Gezi davasında 18 yıl hapse mahkûm edildiğine ilişkin kararı okutmasıyla TİP Milletvekili Can Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü. Böylece ilk kez Anayasa Mahkemesi kararına rağmen TBMM bir milletvekilinin vekilliğini düşürmüş oldu. Anayasada AYM kararlarının bağlayıcı olduğunun açıkça belirtilmesine rağmen TBMM Başkanlığı da kararın hukuki bağlayıcılığı olmadığını, bundan sonra da kararlara uyulmayabileceğini açıkça belirten Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nden yana tutum belirledi. Fiilen etkisiz hale getirilen Anayasa Mahkemesi, iki kez hak ihlali vermesine ve Yargıtay tarafından açıkça anayasa ihlali ile suçlanmasına rağmen herhangi bir tavır gösteremedi ve kararın uygulanmamasını kabullendi.
Ancak Anayasa Mahkemesi’nin önünde olası bir başvuru halinde yeni bir karar verme olanağı da var. Atalay, milletvekilliğinin düşürülmesi işleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek AYM’ye başvurursa, AYM yeni bir “hak ihlali” kararı verebilir. Bu durumda TBMM’nin yeniden tutum belirlemesi gerekecek. Ancak özellikle MHP grubu, TBMM’nin verdiği bir karar olmadığını, yapılan işlemin sadece Yargıtay kararının okunmasından ibaret olduğunu belirterek, bu görüşe karşı çıkıyor. AYM, buna rağmen kararın okutulmasının idari bir işlem olduğunu belirterek karar verirse tartışmalar başka bir boyuta taşınacak.
AYM’yi etkisiz hale getirme operasyonu
Atalay hakkındaki süreç, MHP’nin uzun süredir büyük rahatsızlık duyduğu AYM’yi sistemin dışına itme fırsatı olarak değerlendirildi.
Bunun izlerini Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin zamanlamasında görmek mümkün. AYM’yi, Atalay dosyasını hızlı görüşmesinin manidar olduğunu belirterek suçlayan Yargıtay, baştan itibaren manidar bir tutum belirledi.
Gün gün gelişmeleri takip etmek, anlamayı da kolaylaştırıyor:
AYM içtihatlarına karşı ilk karar
– TİP milletvekili Can Atalay, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne başvurarak, milletvekili seçilmesi nedeniyle tahliyesini talep etti. Daire, 13 Temmuz’da bu kararı reddetti. Anayasa Mahkemesi, daha önce milletvekili seçildikten sonra haklarındaki yargılama sürdürülen Ömer Faruk Gergerlioğlu ile Leyla Güven’in başvuruları üzerine bu konuda içtihat kararları almıştı. Yüksek Mahkeme, anayasanın 83. Maddesine göre, milletvekillerinin dokunulmazlığının sadece anayasanın 14. Maddesine göre sınırlandırılabileceğini anımsatmıştı. Anayasanın 14. Maddesinde, “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” ifadesi yer alıyor. Bu kurala aykırı biçimde suç işlediği gerekçesiyle haklarında soruşturma başlatılan ya da dava açılan kişiler hakkındaki soruşturma ve yargılama süreçlerinin vekil seçilmeleri durumunda da devam edeceği düzenleniyor. Ancak hangi suçların bu kapsama gireceği konusunda 14. Maddede özel bir düzenleme bulunmuyor. Anayasa Mahkemesi, bu durumun hukuki belirsizliğe yol açtığı belirterek, hak ihlali kararı vermiş, TBMM’den 14. Maddenin belirli hale getirilmesini istemişti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay’ın cezasını onarken, bu içtihat kararına uymadı. AYM’nin görüşüne katılmadığını belirtti. Kararda, anayasanın 14. Maddesinde özel bir düzenlemeye işaret edilmese bile hangi maddelerin bu kapsama gireceğine yargının karar verebileceği savunuldu. Atalay’ın hükümeti yıkmaya teşebbüs suçunu işlediğinin belirtildiği kararda, bu suçun madde kapsamına gireceği konusunda şüphe bulunmadığı vurgulandı.
– Atalay, bu karara itiraz etti. İtiraz Yargıtay 4. Ceza Dairesi tarafından 17 Temmuz’da reddedildi.
AYM kararı beklenmeden açıklamadan bir gün sonra onama
– Atalay, bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu ve tahliyesini talep etti. AYM, 27 Eylül 2023’te bir açıklama yaparak, başvurunun 5 Ekim’de görüşüleceğini açıkladı.
– Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM kararını beklemeden, bu açıklama yapıldıktan sadece bir gün sonra, uzun süredir rafta beklettiği Gezi davasını gündeme aldı ve aralarında Osman Kavala ile Atalay’ın da bulunduğu beş sanığın cezasını 28 Eylül 2023’te onadı. Daire, TİP’ten milletvekili seçilen Atalay’ın durumuna kararında ayrı bir yer ayırdı. Yargıtay, AYM’nin görüşünün yanlış olduğu yönündeki kararını tekrarladı. Daire, bu kararı verirken Berberoğlu konusunda yaşananları da dikkate almadı. Yargıtay, MİT tırları davasında milletvekili seçilmesine rağmen Berberoğlu hakkındaki 5 yıl 1 aylık cezayı onamıştı. Milletvekilliği düşürülen Berberoğlu, cezaevine konulmuştu. Anayasa Mahkemesi, bu karardan sonra Berberoğlu hakkındaki yargılamanın durdurulması gerektiğini belirterek, davayla ilgili olarak da hak ihlali kararı vermişti. Bunun üzerine Berberoğlu hakkındaki yargılamanın durmasına ve vekilliğinin geri kazandırılmasına karar verilmişti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, AYM’nin kararı beklenmeden karar verdiği için eleştirilmişti. Yaşananlara rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM’yi beklememeyi tercih etti.
– AYM, 5 Ekim’de Yargıtay’ın davayı kesin hükme bağlamasına rağmen Atalay hakkında hak ihlali kararı verdi. Bu karar, gereğinin yapılması için yerel mahkemeye gönderildi. Mahkeme, AYM’nin, “dosyayı yerel mahkeme görüşmeli” görüşüne rağmen, Atalay için tahliye kararı vermedi ve dosyayı Yargıtay’a gönderdi.
– Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bunun üzerine çok tartışılan kararını verdi. AYM kararına uymayacağını, AYM’nin bu kararla anayasal yetkisini aşarak süper temyiz mahkemesi gibi davrandığını belirtti ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.
– AYM, Atalay’ın ikinci başvurusu üzerine yeniden hak ihlali kararı verdi ve yerel mahkemeden, Yargıtay’a göndermeden dosyayı kesin olarak karara bağlamasını istedi. Ancak yerel mahkeme, kararın kendisiyle ilgili olmadığını belirterek dosyayı yeniden Yargıtay’a gönderdi.
– Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu yeni kararın hukuki değerinin olmadığını savundu ve AYM’nin bu tutumunun, anayasal yetkilerin aşımı yoluyla hükümetin bile değiştirilmesi gibi vahim sonuçlara yol açabileceği gibi bir sav oluşturdu. Kararı uygulamayacağını, bundan sonra da benzer kararların uygulanmayabileceğini belirten Yargıtay, TBMM Başkanlığı’na ikinci kez yazı gönderilerek Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesini istedi.
İki lider görüştü, TBMM bağlı olmamasına rağmen uyguladı
– İlk karardan sonra Yargıtay’ın yazısını dikkate almayan ve Atalay kararını Genel Kurul’da okutmayan TBMM Başkanlığı’nın tutumu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı, Atalay’ın durumunun da konuşulduğunun belirtildiği ikili görüşmeden sonra değişti. TBMM Başkanlığı, Atalay hakkındaki Yargıtay yazısını TBMM Genel Kurulu’nda okutarak, Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesini sağladı.
AYM kararlarının uygulanmaması yolu açıldı
– Yargıtay, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve TBMM Başkanlığı’nın bu tutumları, anayasal zorunluluğa rağmen AYM kararlarının uygulanmamasının yolunu açmış oldu. AYM’nin, bundan sonra vereceği benzer kararlar da Atalay kararı gibi yok sayılabilecek. AYM’nin bunu aşabilmesinin yolu yeni bir tutum geliştirmek, kurumları zorlamak, bu durumla ilgili yeni kararlar almak olabilirdi ancak geçen sürede AYM üyeleri de sessiz kalmayı tercih etti. Bundan sonra Atalay’ın olası başvurusu üzerine AYM’nin TBMM’nin yaptığı işlemle ilgili bir karar verip vermeyeceği de belirsiz. Ancak böyle bir yol izlenmezse anayasal bir kurum olan, anayasada kararları bağlayıcı sayılan AYM, bu süreçte olduğu gibi fiilen sistemin dışına itilmiş olacak.