Feramuz Erdin yazdı
Hamas’a bağlı Kassam Tugaylarının Cumartesi günü İsrail’e yaptığı şok baskında şu ana kadar 600 kişinin öldüğü belirtilmektedir. Anadolu Ajansı tarafından yayınlanan bir veriye göre bu çatışmalarda 2008 -2023 yılları arasında tam 6720 Filistinli ve 658 İsrailli hayatını kaybetmiştir.
İRAN ETKİSİ
İsrail son zamanlarda “İbrahim Sözleşmeleri” ile Arap dünyasının bir kısmı ile arasını nispeten düzeltmiş olsa da İran ile bir barış sürecine girmesi mümkün olamamıştır. İran İsrail için hala en büyük tehdittir. İran’ın Hamas ve Hizbullah’a olan desteği ise bir sır değildir.
Burada merak edilen en önemli, şey Hamas’ın bu kadar büyük çaplı bir saldırıyı hiçbir istihbarat açığı vermeden nasıl koordine edebildiğidir? Bu saldırı olayının sonuçlarının ne olacağı, ne kadar süreceği ve kimleri – nasıl etkileyeceği bu sorunun cevabında gizlidir. Görünen o ki Ortadoğu’da taşlar yerinden oynamıştır. Olaya ABD, İngiltere, Rusya, Çin ve AB gibi bölge dışı devletlerin de dâhil olması durumunda coğrafyamızdaki bazı ülkeler süreç içinde toprak, nüfuz ve nüfus kaybına uğrayabilecektir.
Bugün gelinen noktada ve devamında tarafların vahşet görüntülerini yayarak, kendilerinin ne kadar mağdur edildiklerine dair dünya kamuoyunu ikna etmeye yarayacak bir iletişim savaşına girecekleri de şimdiden bellidir.
GERGİNLİK YAYILIYOR
Cumartesi günü yaşanan olayların ardından Pazar günü Mısır’ın İskenderiye kentinde bir polisin silahlı saldırısı sonucunda iki İsrailli turistin öldürülmesi, olayların gelecekte evrileceği yerler hakkında da fikir vermektedir. Ortadoğu’daki karmaşık akrabalık ve ilişkiler ağı, kimin kime düşman olduğunun kestirilemeyeceği bir kan davasının başlamasına bile neden olabilir.
Bölgeyi ve nihayetinde dünyayı ekonomik olarak da etkilemesi düşünülen benzer gerginliklerin aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkeyi öyle ya da böyle etkilemesi beklenmelidir.
YAHUDİ TÜRKLER
İsrail devletine ait diplomatik misyonlar ile diğer devlet kurumlarının önünde protesto gösterileri düzenlenmesi normaldir ve kanuni bir haktır. Ancak bu gösterilerde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Yahudilerin kendileri, işyerleri, ibadethaneleri veya eğitim kurumları hedef alınırsa o zaman işin şekli değişir.
Ne olursa olsun kolluk ve istihbarat birimleri bu saatten sonra sürekli teyakkuzda bulunmak ve daha fazla yorulmak zorunda kalacaktır. Türkiye’deki Yahudi cemaatinin maruz kalacağı olumsuz bir hareketin ülkemizi ister istemez, bir şekilde bu tartışmaların içine çekebileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.
Bundan bir süre önce İsrailli turistleri hedef alan bazı terör saldırıları kolluk güçleri tarafından engellenmişti. Son gelişmeler ışığında İsrailli turistlerin ülkemize gelişlerinin veya ülke içindeki hareketliliklerinin belli ölçülerde kısıtlanması da beklenmelidir.
İSRAİL – FİLİSTİN ÇATIŞMASI
Çatışma öyküsü, 1948 yılında Filistin toprakları üzerinde bir İsrail devletinin resmen kurulmasına ve hatta bunun daha da öncesine dayanmaktadır. Zaman zaman Yahudi – Müslüman çatışması olarak da tanımlanan bu çatışmada tarafların kullandıkları çok çeşitli ve yerine göre güçlü argümanlar mevcuttur. Bu haliyle taraflardan birisinin diğerini kendisinin haklılığına ikna edebilmesi mümkün değildir. Zaten bu olaydaki uluslararası tarafgirlik de genelde din ve benzer değerler üzerinden oluşmaktadır.
Bu durumda İsrail kendi taraftarlarının desteğinde kendine alan açmak, Filistin de yine kendi taraftarlarının desteği ile alan kaybetmemek üzerine çaba göstermektedir. Bu çabalar ve hatta çatışmalar zaman zaman kanlı ve vicdanları sızlatıcı sonuçlar verebilmektedir. Uluslararası kamuoyunun itidalli bir orta yol bulamaması veya bulunan çözümlerin tarafları ikna edememesi sorunu kronik hale getirmiştir.
Müslümanlık, Hristiyanlık ve Yahudilik açısından kutsal olan Kudüs şehrinin bu coğrafyada bulunuyor olması olayların daha da çözümsüz hale gelmesine neden olmaktadır.
patronlardunyasi.com